Ana içeriğe atla

Bloga dönüş

Bir bloğum olduğunu unuttuğum uzun bir zaman zarfından sonra yine kendimi burada buldum. Aslında yazı yazmak için oldukça boş vaktim vardı fakat neden bilmiyorum bir türlü yazmak gelmiyordu içimden defalarca denedim ama olmayınca bıraktım. Artık beni terk ettiklerini düşündüğüm ilham perilerim bugün yeniden benimle birlikteler demek ki... Aksi halde bugün yazdıkça yazasım gelmesinin başka bir açıklaması olamaz diye düşünüyorum. Yazı yazma konusunda yetenekten ya da çabadan ziyade ilhama inananlardan olduğumu daha önce de ifade ettiğimi sanıyorum ama emin olamadığım için yine belirtmek istedim. En son yazdığım yazının üzerinden bir yıl geçmiş. Ve bu bir yılda hayatımda o kadar çok şey değişti ki... Yılın başlarında yaşamım o kadar yoğundu ki.. Okul, iş, katılmam gereken kurslar, çekimler, sergiler, tiyatrolar kısacası hem sorumluluklarım hem de sosyal aktivitelerle her günüm doluydu. Sabah akşam, oradan oraya yetişmeye çalışıyordum bu yoğunluk beni mutlu ettiği kadar yoruyordu da... dinlenecek vaktim neredeyse yok denecek kadar azdı işte tam böyle bir dönemde, yani "bir hafta dinlenmek için zamanım olsa da evden hiç çıkmasam" dedikten kısa bir zaman sonra, uzun soluklu bir ev hayatıyla karşı karşıya kaldım yalnızca ben değil ülkece hattâ tüm dünyada COVID19 sebebiyle karantina günleri başladı. Haftalar, hatta aylarca sürdü yasaklar. Ve ben o yoğunluktan sonra birden böyle bir boşluğu kabullenemedim başlarda, öyle zorlandım ki psikolojim bozulmaya başlamıştı neyse ki sonradan bir şekilde toparlamaya başladım. Özetle, alıştım. Insan her şeye alışıyormuş bunu öğrendim. Bu süreçten sonra hayatım hiç aklıma gelmeyecek bir şekilde değişmeye başladı. Okulum bitti, işimden, arkadaşlarımdan, ailemden ve şehrimden ayrıldım. Farklı ve güzel bir başlangıç oldu benim için. Hiç hesapta yokken, aniden gelen güzellikler bulmuştu sonunda beni. Ve böylelikle iyi şeylerin birdenbire olduğunu da tecrübe etmiş oldum. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her şeyin eskisini özleyenlere...

 Hiç düşündünüz mü neden hep eskiyi özlüyoruz? Eski şarkıları, eski kitapları, eski filmleri; eski bayramları, eski anıları hatta bazen eski kendimizi... Çünkü yeniler asla eskinin yerini tutmuyorlar. Bundandır eskiye meyilimiz.  Bir şeyi sevdiğimizde aradan yıllar da geçse, o şey eskise bile yine de ondan vazgeçmeyiz. Bozulsa tamir ettirir, yine onunla devam ederiz hayatımıza, yenisini istemeyiz. Farz edelim yenisini aldık, bir türlü alışamayız. Çünkü eskisi bizim dilimizden anlardı biz de onun dilinden anlardık.  Yalnızca eşya değil, insan olarakta durum aynı. Eskiden tanıdığımız birini sürekli özlemek, onu istemek aslında onu çok sevdiğimizdendir.  Onu hala seviyorsak bir türlü vazgeçmekten yana olmayız, kopamayız ondan. Her ne kadar eski olsa da onunla mutluyuzdur. Gelen gideni aratır sözüne hak verdiğimizdendir belki de eskisiyle devam etmek isteyişimiz.  Kim bilir tanıdığımız ya da tanıyacağımız yeni biri daha çok özelliğe sahiptir belki ama bu bizim ...

Evlilik hakkında birkaç cümle

 Aslına bakarsanız çok değil bundan 2 yıl kadar önce evlilik hakkında konuşmaya bile pek yanaşmayan biriyken şimdi bu konu hakkında yazı yazıyorum. Hayat cidden çok tuhaf... Öncelikle, hayatın neden bu kadar tuhaf olduğunu ya da bana neden tuhaf geldiğini açıklamak istiyorum. Evlilik hakkında çokça önyargıları olan, çevresinde evlilikle ilgili birçok olumsuz örnek bulunan biriydim. Evlenen arkadaşlarımı görünce nasıl böyle çılgınca bir karar alabildiklerine şaşırıyordum. Sonuçta hiç tanımadığı insanla (yıllardır tanışıyor olsalar bile birbirlerini gerçekten tanımıyor insanlar, bu yüzden evlenen çiftler ister yeni tanışmış olsunlar ister yıllardır tanışıyor olsunlar birbirlerine yabancılar ve yeterince tanımıyorlar bence) bir anda aynı hayatı, evi, eşyaları kısacası her şeyi paylaşmaya başlayıp, bir ömür geçirme temennisiyle imza atıp birlikte yaşamaya başlamak bana göre  verilmesi oldukça zor bir karar gibi geliyordu. Ancak yaşayınca anladım ki meğer hiç de öyle zor bir karar ...

Yarım kalan satırlar

 2 yılın ardından yine gecenin bir vakti (04:15) bir blogum olduğunu hatırladım ve girip bakayım dedim ve yayınladığım son yazımın 2020 yılında olduğunu gördüm. 2021 de yazıp yayınlamadığım iki yazım var fakat her şeyin zamanında güzel olduğunu düşündüğüm için şimdi de yayınlamayacağım o yazılarımı. Bu yüzden şu an bu satırları yazıyorum. Umarım bunu da yayınlamayı unutmam... Burası benim kendimle kaldığım, içimi döktüğüm belki günün birinde, birinin karşısına tesadüfen çıkacak olan bir köşe... Belki de blogun adını değiştirip "okuru olmayan yazılar" yapmalıyım;) Her neyse... Madem ki uzun zaman sonra yeniden başladım yazmaya öyleyse ilk ne zaman ve nasıl bu blogu açma kararı aldığımdan bahsedeyim. Yine bir gece yarısı, yanılmıyorsam bundan 5 yıl kadar önce olmalı internette bir bloga denk geldim birçok yazı vardı ve başladım okumaya, sırayla hepsini okudum sonra bir de baktım ki yıllar önce yazılmış okuduğum satırlar ve uzun zamandır hiç yeni yazı yayınlanmamış. Tesadüfen de...