Ana içeriğe atla

Evlilik hakkında birkaç cümle

 Aslına bakarsanız çok değil bundan 2 yıl kadar önce evlilik hakkında konuşmaya bile pek yanaşmayan biriyken şimdi bu konu hakkında yazı yazıyorum. Hayat cidden çok tuhaf... Öncelikle, hayatın neden bu kadar tuhaf olduğunu ya da bana neden tuhaf geldiğini açıklamak istiyorum. Evlilik hakkında çokça önyargıları olan, çevresinde evlilikle ilgili birçok olumsuz örnek bulunan biriydim. Evlenen arkadaşlarımı görünce nasıl böyle çılgınca bir karar alabildiklerine şaşırıyordum. Sonuçta hiç tanımadığı insanla (yıllardır tanışıyor olsalar bile birbirlerini gerçekten tanımıyor insanlar, bu yüzden evlenen çiftler ister yeni tanışmış olsunlar ister yıllardır tanışıyor olsunlar birbirlerine yabancılar ve yeterince tanımıyorlar bence) bir anda aynı hayatı, evi, eşyaları kısacası her şeyi paylaşmaya başlayıp, bir ömür geçirme temennisiyle imza atıp birlikte yaşamaya başlamak bana göre  verilmesi oldukça zor bir karar gibi geliyordu. Ancak yaşayınca anladım ki meğer hiç de öyle zor bir karar değilmiş. Doğru insanla yolunuz kesişince ya da kaderinizdeki kişi karşınıza çıkınca da diyebilirim her şey birden oluveriyor bütün ön yargılarınız, kriterleriniz, fikirleriniz, endişeleriniz silinip gidiyor adeta... sanki yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz ve bir an önce o imzayı atmayı bekliyorsunuz. Sonrasında ne mi oluyor burası kişiden kişiye göre değişiklik gösteriyor ne yazık ki... Örneğin; benim çevremde evlenenlerin geneli evlendiği günün ertesinde pişman olduğunu söylemişti oysa ben ertesi gün de 1 hafta sonra da 1 ay sonra da "iyi ki evlenmişim" dedim. Üstelik bunu; memleketimden, ailemden, arkadaşlarımdan,  tam yükselirken bıraktığım kariyerimden uzakta, yeni bir hayat kurmuşken yani şartlarım zor olduğu halde söyledim. Doğru zamanda, doğru kişiyle yapılan evlilik öyle güzel oluyormuş ki. Sevdiğim, benim için değerli olan herkesin bu duyguyu yaşamasını istediğimden evliliği tavsiye ediyorum. Ön yargılarınızdan kurtulun, pozitif düşünün ve güzellikleri hayatınıza çekmeye hazır olun.

Bazıları bu duruma "şans" diyebilir ama ben "dua" diyorum. Duanın mucizevi bir gücü var kesinlikle. Ağzımızdan çıkan her cümle hatta içimizden geçen her şeye dikkat etmek gerek hep güzel şeyleri dile getirmek gerek çünkü neyi dile getirirsek onu hayatımıza çekiyoruz. Allah'ın hazinesi sonsuz ne istiyorsak detayına kadar istemeliyiz ondan ve içimizi hep ferah tutmalıyız. Bir şeyler kötü gidiyorsa hemen ardından gelecek olan büyük bir güzellik vardır. Çok istediğin bir şey de olmuyorsa o şey sana zarar verecektir, seni üzecektir ondan kurtarıyordur Allah seni. Sabredip, akışına bırakmalı ve inanarak dua etmeli... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her şeyin eskisini özleyenlere...

 Hiç düşündünüz mü neden hep eskiyi özlüyoruz? Eski şarkıları, eski kitapları, eski filmleri; eski bayramları, eski anıları hatta bazen eski kendimizi... Çünkü yeniler asla eskinin yerini tutmuyorlar. Bundandır eskiye meyilimiz.  Bir şeyi sevdiğimizde aradan yıllar da geçse, o şey eskise bile yine de ondan vazgeçmeyiz. Bozulsa tamir ettirir, yine onunla devam ederiz hayatımıza, yenisini istemeyiz. Farz edelim yenisini aldık, bir türlü alışamayız. Çünkü eskisi bizim dilimizden anlardı biz de onun dilinden anlardık.  Yalnızca eşya değil, insan olarakta durum aynı. Eskiden tanıdığımız birini sürekli özlemek, onu istemek aslında onu çok sevdiğimizdendir.  Onu hala seviyorsak bir türlü vazgeçmekten yana olmayız, kopamayız ondan. Her ne kadar eski olsa da onunla mutluyuzdur. Gelen gideni aratır sözüne hak verdiğimizdendir belki de eskisiyle devam etmek isteyişimiz.  Kim bilir tanıdığımız ya da tanıyacağımız yeni biri daha çok özelliğe sahiptir belki ama bu bizim ...

Yarım kalan satırlar

 2 yılın ardından yine gecenin bir vakti (04:15) bir blogum olduğunu hatırladım ve girip bakayım dedim ve yayınladığım son yazımın 2020 yılında olduğunu gördüm. 2021 de yazıp yayınlamadığım iki yazım var fakat her şeyin zamanında güzel olduğunu düşündüğüm için şimdi de yayınlamayacağım o yazılarımı. Bu yüzden şu an bu satırları yazıyorum. Umarım bunu da yayınlamayı unutmam... Burası benim kendimle kaldığım, içimi döktüğüm belki günün birinde, birinin karşısına tesadüfen çıkacak olan bir köşe... Belki de blogun adını değiştirip "okuru olmayan yazılar" yapmalıyım;) Her neyse... Madem ki uzun zaman sonra yeniden başladım yazmaya öyleyse ilk ne zaman ve nasıl bu blogu açma kararı aldığımdan bahsedeyim. Yine bir gece yarısı, yanılmıyorsam bundan 5 yıl kadar önce olmalı internette bir bloga denk geldim birçok yazı vardı ve başladım okumaya, sırayla hepsini okudum sonra bir de baktım ki yıllar önce yazılmış okuduğum satırlar ve uzun zamandır hiç yeni yazı yayınlanmamış. Tesadüfen de...