Biyografi ya da mektup tarzı kitaplar okumayı seven nadir kişiler beni anlayacaktır. Bu tarzları okumayı sevenler için gerçekler, yaşanmışlıklar daha değerlidir de ondan çünkü. Örneğin, birinin bana mektup yazması beni o kadar mutlu ediyor ki. "Teknoloji çağındayız mektup mu kaldı" dediğinizi duyar gibiyim ama ben kalemin, kağıdın varlığının sonsuza kadar sürmesini isteyenlerdenim. Üstelik böyle bir çağda mektup yazmak daha da kıymetli bence. Bir de şey var mesela bir yakınınızın sizi, size anlatması. İnanılmaz derecede mutlu ediyor değil mi? Aslında siz kendinizi biliyorsunuz ama yine de başkasından dinlemek daha güzel geliyor. Ama insan, hayatında çok nadir denk gelir buna. Kimileri karşınızda oturup sözle ifade eder kimileri yazar. Kimileri ise ikisini de yapmaz. Bilirsin, seni en iyi tanıyan nadir kişilerden biridir, seni en iyi o bilir, en iyi o anlatır... hatta nazın geçiyorsa sipariş eder gibi kendin istersin ama yine de yapmaz bazıları.
Hiç düşündünüz mü neden hep eskiyi özlüyoruz? Eski şarkıları, eski kitapları, eski filmleri; eski bayramları, eski anıları hatta bazen eski kendimizi... Çünkü yeniler asla eskinin yerini tutmuyorlar. Bundandır eskiye meyilimiz. Bir şeyi sevdiğimizde aradan yıllar da geçse, o şey eskise bile yine de ondan vazgeçmeyiz. Bozulsa tamir ettirir, yine onunla devam ederiz hayatımıza, yenisini istemeyiz. Farz edelim yenisini aldık, bir türlü alışamayız. Çünkü eskisi bizim dilimizden anlardı biz de onun dilinden anlardık. Yalnızca eşya değil, insan olarakta durum aynı. Eskiden tanıdığımız birini sürekli özlemek, onu istemek aslında onu çok sevdiğimizdendir. Onu hala seviyorsak bir türlü vazgeçmekten yana olmayız, kopamayız ondan. Her ne kadar eski olsa da onunla mutluyuzdur. Gelen gideni aratır sözüne hak verdiğimizdendir belki de eskisiyle devam etmek isteyişimiz. Kim bilir tanıdığımız ya da tanıyacağımız yeni biri daha çok özelliğe sahiptir belki ama bu bizim ...
Yorumlar
Yorum Gönder