Tüketim çılgınlığı diyoruz... Tükenmişlik sendromu diyoruz... Sürekli bir şeyleri tüketmekten, en sonunda kendimizi tüketiyoruz. Ve bu durum artık öyle bir noktaya geliyor ki hiçbir şey mutlu etmeye yetmiyor bizi. Maymun iştahlılık had safhada...
Monotonluktan şikayetçiyiz hepimiz. Bir değişiklik yapalım diyoruz fakat bir zaman sonra bakıyoruz ki önceden keyifle yaptığımız şeyler de artık monoton olmuş. Ne yapacağımızı şaşırıyoruz daha büyük hayaller kurmaya başlıyoruz. Bir taraftan da korkuyoruz "ya gerçekleştiğinde bu da keyif vermezse" diye.
Belki de mutluluğu yanlış yerlerde arıyoruz. Maddi karşılığı olmayan şeylerdir aslında ihtiyacımız olan. Asıl mutluluk dalından kopardığımız domateste, biberdedir belki... Bir kediyi severken, çıkardığı mırıltıda buluruz belki de mutluluğu.
Saatlerce mağaza mağaza dolaşıp bir şeyler satın alarak mutlu olduğumuzu sanıyoruz ama mutlu olmuyoruz kendimizi kandırıyoruz yalnızca. Üstelik vaktimizi, sağlığımızı, paramızı tüketiyor oluşumuzda cabası... Yavaş yavaş doğayı da tüketiyoruz. Ve korkarım birgün herkes asıl mutluluğun doğada olduğunu anladığında, onu da çoktan tüketmiş olduğunu fark edecek. Böylelikle insan, ya sahte mutluluk ya da saf mutsuzlukla baş başa kalacak.
Yorumlar
Yorum Gönder